EtkinlikSöyleşi

Felsefede Yasa Sorunu

Felsefede Yasa Sorunu başlıklı Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi söyleşi dizisinin altıncı oturumuna Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Hatice Nur Beyaz-Erkızan ve Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünden Dr. Toros Güneş Esgün konuşmacı olarak katılmışlardır. 18 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Gülten Akın Salonunda düzenlenmiştir.

Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi -6- | Felsefede Yasa Sorunu

Çankaya Belediyesinin katkılarıyla Çankaya Felsefe Söyleşileri olarak 2016 Ekim – 2017 Mayıs ayları arasında ilk kez düzenlenen söyleşi dizisinin moderatörlüğünü FKSD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Apaydın üstlenmiştir.

Söyleşi dizisinin altıncı oturumunda FKSD üyelerince hazırlanarak konuşmacılara yöneltilen soru metinleri şu şekildedir:

Soru 1.

Çağdaş zihinlerde olduğu gibi ilk büyük filozoflar Platon ve Aristoteles’in eserlerinde de yasa dendiğinde akla gelen ilk kavram adalettir. Nitekim ilk filozoflar sıklıkla yasaya uygunluğu adalet olarak değerlendirirler[1]. Bununla birlikte bir de yasanın kendisine uygunluğu açısından adalet diye bir şeyden söz edilir –yani adaletin bizzat kendisinden. Sözgelimi Derrida[2], bu anlamıyla adaletin, hiçbir şekilde yasayla ilişkilendirilemeyeceğini öne sürer, çünkü yasa öngörülebilirlikler üzerine kuruludur, adalet ise öngörülemez ve kurallarla güvence altına alınamaz bir şeydir[3].

Bu noktada ilk sorumuz şu: felsefede yasanın öncelikli hedefi nedir? Şayet bu hedef adaletin tesis edilmesi ise, sizce yasalarla adaleti tesis etmek olanaklı mıdır? Ya da yasaların gerçekten de böyle bir işlevi var mıdır?

Soru 2.

İkinci sorumuz yasalar konusunda pek çok açıdan eleştirilere maruz kalan Platon’a ilişkin.

Tarihte yasaları konu edinen ilk kapsamlı eserin yazarı olan filozof, Yasalar adlı eserinde ilginç bir cümle sarf eder: “Hiçbir yasa ve hiçbir düzenleme bilgiden daha üstün değildir”[4]. Bu cümlesiyle filozof esas olarak yasaları bir zorunluluk olarak görmez, fakat yaşanılan dünyada yaygın olanın bir bilgiyi önemseyenler dünyası değil, bir cahiller dünyası olması nedeniyle yasalar iki açıdan gereklilik olarak kendini dayatır: bu gerekliliklerden ilki zevk ve sefa içinde yaşayan yönetenlerin yozlaşmasının önüne geçme amaçlıdır, ikincisi ise yaygın olan cehaletin ortadan kaldırılması adınadır. Yani yasalar yönetenler için bir caydırıcı güç, yönetilenler için ise cehaletten kurtularak erdemli birer insan olabilmek adına bir kılavuzdur[5].

Sorumuz şu: Platon’un bu yaklaşımından hareketle günümüzde yasaların sürekli olarak artırılmasını, değiştirilmesini, genişletilmesini vb bir cahilleşme göstergesi olarak okuyabilir miyiz? 

Soru 3.

Bu sorumuz doğa bilimlerinde ifade edildiği şekliyle bir evrensel yasanın insan bilimleri açısından da mümkün olup olmadığı sorusu.

Bu konuda çoklukla akla gelen ilk filozof olan Kant’ın evrensel ahlak yasalarına baktığımızda bu yasaların dile getiriliş biçiminin bir anlamda Herakleitos’un Delphoi’deki tanrının kehanetine atfettiği bir sözü andırdığını gözlemliyoruz: “O, ne açıklıyor ne de gizliyor yalnızca işaret ediyor.[6] Yani etik ya da politik alanda evrensel bir yasaya ilişkin elde edilebilecek olanın bir tür formülasyona karşılık geliyor.

Sorumuz şu: Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin şöyle ya da böyle kabul gördüğü ya da kabul görmesi gerektiğinin iddia edildiği bir çağda yaşadığımız düşünüldüğünde, Kant’ın düşüncesine benzer şekilde tüm etik ya da politik yasaların tabi tutulabileceği bir formül arayışı sizce hâlâ felsefenin gündeminde midir? Ya da çağdaş filozofların böyle bir gündemi var mıdır?

Soru 4.

Son sorumuz, yasa-koyucular üzerine edebiyattan bir alıntıyla ilgili. Birçok eleştirmen tarafından edebiyat tarihinin en önemli pasajı olarak nitelenen Suç ve Ceza’nın 3. bölümünün 5. kesitinde, Raskolnikov şu ifadeleri kullanır: 

… insanlığın tüm kurucuları, yasa-koyucuları, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, atadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. Doğaldır ki, bunların hepsi amaçlarına yardımı olacağına inandıkları anda kan dökmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hiçbir suçu olmayan, tümüyle suçsuz insanların kanını dökmede) bile duraksamamışlardır. Hatta çok ilginçtir: Bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür.

Dostoyevski’nin karakteri şunları da ekler:

[bu yasa koyucular] sürekli olarak yasaları çiğnerler, yıkıcıdırlar ya da yeteneklerine bağlı olarak, yıkıcılığa yatkındırlar. Bunların büyük çoğunluğu, birbirinden apayrı nedenler ileri sürerek, daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. [7]

Bu pasajda Dostoyevski’nin Raskolnikov’un ağzından aktardığı sözlere göre, bir yasa-koyucu olabilmek için öncelikle bir yasa çiğneyici olmak gerekmektedir. Yasa çiğnemek demek de çoklukla kan dökmekten geçen bir eyleme karşılık gelmektedir. Sorumuz şu: yazarın yaptığı bu okuma doğru mudur? Yani geçmişteki tüm yasa koyucular aynı zamanda birer kan dökücü müdür? Bir başka ifadeyle her yasanın geçmişinde bir şiddet mi söz konudur? Şayet söz konusuysa, bu ilişki zorunlu bir ilişki midir?


[1] Sözgelimi, Aristoteles Nikhomakhos’a Etik’te, “Yasalara uymamak, onu kendi çıkarlarına göre kullanmak ve dolayısıyla bu şekilde bir eşitsizlik yaratmak adaletsizlik, yasalara uygun davranmak ve eşitliği bozmamak ise adalettir.” ifadelerini kullanır. NE: V-29ab.

[2] Derrida’nın bu yaklaşımını Gilles Deleuze, Michel Foucault, Carl Schmitt gibi pek çok 20. yüzyıl filozofunda da görmek mümkündür, biz burada tek bir örnek vermeyi yeterli görüyoruz.

[3] “Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli”, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, çev. Ece Göztepe, Metis Yayınları, İstanbul:2010, ss.59-62

[4] Göndermeler genel olarak filozofun pek çok eserine aittir. Yapılan alıntı ise Yasalar 874cd pasajındadır.

[5] Platon bir devlette ilk yozlaşanın halk değil yönetenler olduğunu birçok yerde belirtiyor. Bir örnek olarak şu pasajı aktarabiliriz: “Atinalı: Bu bozulmanın ilk olarak krallarda mı yoksa halk arasında mı görüldüğünü düşünüyoruz. Kleinias: Herhalbe bu, çoğunlukla zevk ve sefa içinde gösterişli bir yaşam süren kralların bir illeti.” Yasalar 690e-691a

[6] Herakleitos, fr93.

[7] Alıntı Mazlum Beyhan çevirisinden yapılmıştır.


Felsefede Yasa Sorunu

Etkinlik Künyesi

Düzenleyenler

  • Felsefe Kültür Sanat Derneği
  • Çankaya Belediyesi

Konuşmacılar

  • Prof. Dr. Hatice Nur Beyaz-Erkızan  | Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
  • Dr. Toros Güneş Esgün | Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Araştırma Görevlisi

Tarih ve Saat

  • 18 Mart 2017 Cumartesi | 14.00

Adres

  • Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Gülten Akın Salonu