EtkinlikSöyleşi

Kendiliğin İnşaası

Felsefenin Bir Ürünü Olarak Eğitim söyleşi dizisinin Kendiliğin İnşaası başlıklı altıncı oturumuna konuşmacı olarak Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Nami Başer ve Orta Doğu Teknik Üniversite Felsefe Bölümünden Yard. Doç. Dr. Aret Karademir katılmışlardır. 17 Mart 2018’de gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Yaşar Kemal Konferans Salonunda düzenlenmiştir.

Kendiliğin İnşaası

Söyleşide konuklara şu sorular yöneltilmiştir:

Soru 1

Felsefede kendilik kavramının çağrıştırdığı ilk ifade Delphoi tapınağında yazan ve ilk filozofların temel düstur olarak kabul ettikleri gnothi seauton sözüdür. “Kendini tanı”, “Kendini bil” diye Türkçeye çevirdiğimiz bu söz 20. yüzyıl filozoflarından Foucault’a göre Eski Yunan dünyasında epimeleia heautou’yla (kendine özen göstermek, kendine dikkat etmek, kendiyle ilgilenmek vb) birlikte estetik bir amaca odaklanan bir ahlak anlayışına işaret eder.  Yani gnothi seauton, epimeleia heautou’nun bir sonucu olarak ortaya çıkandır. Çünkü gnothi seauton’u işleme sokan şey epimeleia heautou’ndan başkası değildir[1].

Bu noktada görüşlerinizi almak istediğimiz ilk konu şu: Pek çok çağdaş zihnin eğitimi, kişinin kendini gerçekleştirme sürecine eşlik etme etkinliği olarak anlamaya çalıştığını göz önüne alırsak, sizce kişinin kendi olma durumu nedir? Bu bağlamda gnothi seauton ve epimeleia heautou buyrukları felsefî bir nasihat olmak dışında bugün bize ne ifade etmektedir? Pedagojik açıdan, bu buyruklar eğitim hayatlarımızda nasıl bir yer işgal etmektedirler ya da nasıl bir yer işgal etmelidirler sizce?

Soru 2

İkinci sorumuz pek çok bakımdan günümüz formel eğitim yaklaşımlarının üzerine inşa edildiği felsefi temel olan aydınlanma düşüncesiyle ilgili…

Bu bağlamda, Berlinishe Monatsschrift dergisinde 1783 Eylül ve Aralık sayısında yaşanan resmi nikah ve dini nikah üzerine yapılan bir tartışmada, dini nikahı savunan Johan Friederich Zöllner adlı bir papazın, aydınlatmaya başlamadan önce aydınlanmanın ne demek olduğunun belirtilmesi gerektiğini, fakat aydınlanmanın ne demek olduğunu kimsenin söyleyemediğini ifade eden imalı dipnotuna yönelik aynı derginin 1784 Aralık sayısında Immanuel Kant tarafından verilen ünlü yanıt metnine değinmek istiyoruz.

Söz konusu metinde Kant, Aydınlanma Nedir? sorusuna Horatius’tan yaptığı alıntıyla yanıt verir: Sapere aude! “Kendi aklınla düşünmeye cesaret et!” İlgili metinde kişinin ancak bu yaklaşım sayesinde özgürleşebileceğini ve kendini kurabileceğini öne süren filozof, kişi yerine düşünen bir kitap, vicdan yerine hareket eden bir din vb bileşenlerden arınmak ve her koşulda ciddi bir özgüven ve cesaretle hareket edilmesi gerekliliğine vurgu yapar[2].

Sorumuz şu: Kendiliğin, içinde bulunulan değil, aranılan bir yapı olarak kullanıma sokulduğu günümüz eğitim anlayışlarında; kendimiz olarak eylemekte olduğumuz bir hayat yerine kendimize doğru yaşadığımız bir hayattan söz ediliyor sıklıkla. Bu noktada, Kant’ın kişiyi doğrudan kendi aklıyla düşünmeye ve eylemeye davet eden sapere aude! söylemi günümüz eğitim dünyasında halen yankılanıyor mu sizce, yoksa bu çağrıyı işiten kulaklardan söz etme olanağımız yok mu artık?

Soru 3

Bu söyleşi dizimizde son sorularımızı Türkiye özelindeki konulara ayırıyoruz.

Ülkemizde eğitim, oldukça yaygın bir şekilde kişinin kendi kendini anlamlandırabileceği bir serüven olmaktan öte, belirli anlamların kişiye yüklenebileceği bir tamamlanma süreci olarak ele alınıyor hep. Eğitim alanındaki hemen her aktörün çeşitli biçimlerde benimsediği bu başat yaklaşım, kendiliği kişinin kendi üzerinde yaptığı bir inşa yerine, kişi üzerinde yapılan bir inşa olarak kavrıyor. Bu sebepten öğrencileri geleceğin mimarları olarak ele alan eğitim yaklaşımları yerine, öğrencileri pek bildik bir geleceğin yaşayıcıları olarak ele alan eğitim yaklaşımları benimseniyor ısrarla.  

Sorumuz şu: Sürekli olarak kişinin kendi olması yönünde adeta provokatif sloganların dört bir yanımızı kuşattığı bir çağda yaşıyor olmamıza rağmen, kişiliğin kimliklerle, kendiliğin sıfatlarla ikame edildiği bir eğitim sisteminden niçin kurtulamıyoruz sizce? Bu duruma sebebiyet veren en önemli etkenler size göre nelerdir? Bu hususlardaki görüşlerinizi dinlemek istiyoruz.


[1] Foucault, Michel – Gutman, Huck – Hutton, Patrick H.; Kendini Bilmek; çev. Gül Çağalı Güven; Om Yayınevi, İstanbul 2001; s. 29. Yapılan gönderme esas olarak belirtilen kaynaktan yapılmakla birlikte konuya ilişkin filozofun Öznenin Yorumbilgisi; çev. Ferda Keskin; İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları; İstanbul 2015 s. 4 vd ile Cinselliğin Tarihi; çev. Hülya Uğur Tanrıöver; Ayrıntı Yayınları; İstanbul 2007 s.341 vd gibi metinlerinde de benzer ifadelerden söz edilebilinir.

[2] Soruyu hazırlayan kişi tarafından ilgili metne yönelik özel bir gönderi yerine genel bir değinide bulunulmaktadır. Bu sebepten ilgili metnin Türkçede dergi ve kitaplarda yayımlanan pek çok çevirisinin olmasını dikkate alarak burada doğrudan bir referans verme gerekliliği görmedik.


Kendiliğin İnşaası

Etkinlik Künyesi

Düzenleyenler

  • Felsefe Kültür Sanat Derneği
  • Çankaya Belediyesi 

Konuşmacılar

  • Prof. Dr. Nami Başer | Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
  • Yard. Doç. Dr. Aret Karademir | Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi

Tarih ve Saat

  • 17 Mart 2018 Cumartesi | 14.00

Adres

  • Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Yaşar Kemal Konferans Salonu