EtkinlikSöyleşi

Filozofların Sorumluluğu

Filozofların Sorumluluğu başlıklı Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi söyleşi dizisinin ikinci oturumunda Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Nami Başer ve Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi Turan konuşmacı olarak konuk edilmiştir. 19 Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirilen söyleşi Çankaya Belediyesi Gülten Akın Salonunda düzenlenmiştir.

Felsefenin Yaşamı & Yaşamın Felsefesi -2- | Filozofların Sorumluluğu

Çankaya Belediyesinin katkılarıyla Çankaya Felsefe Söyleşileri olarak 2016 Ekim – 2017 Mayıs ayları arasında ilk kez düzenlenen söyleşi dizisinin moderatörlüğünü FKSD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Apaydın üstlenmiştir.

Söyleşi dizisinin ikinci oturumunda FKSD üyelerince hazırlanarak konuşmacılara yöneltilen soru metinleri şu şekildedir:

Soru 1.

Güncel sözlüklerde sorumluluk kavramı, doğrudan yetki kavramıyla ilişkilendirilir[1]. Bu noktadan hareketle Odo Marquard’ın bir konferansta dile getirdiği gibi, felsefenin yetkisi ilk ortaya çıktığı Eski Yunan’da pek de tartışabilir bir soru değildir –ancak çağdaş dünyada bu oldukça tartışılabilir bir sorudur. Ve sırf bu sebepten bu tartışmanın içine doğrudan tarih girmektedir. Şu halde felsefenin yetkisinin ne olduğu sorusu ancak felsefenin tarihiyle açıklanabilir bir sorudur. Felsefenin tarihi ise, felsefenin yetki alanlarının bir bir kaybedildiği bir öyküyü sunar önümüze[2]. Marquard’ın ifadelerini takip edersek;  

Felsefe ilkin her konuda yetkiliydi; ardından felsefe bazı konularda yetkiliydi ve en sonunda felsefe sadece tek bir konuda, yani kendi yetkisizliğinin itirafı konusunda yetkili oldu. (s.31)

Marquard, bu yetki kayıplarını tarihte en az üç kez gerçekleşen meydan okumalara bağlar: İlk meydan okuma soteriolojiktir, ikincisi teknolojik ve üçüncüsü de politik. İlk meydan okumada felsefenin insanları kurtuluşa götürmesi, ikincisinde yararlı bilgiler sağlaması, üçüncüsünde ise özgür bir toplum yaratması istenmiştir. Felsefe her üç istek karşısında da başarısız olmuş ve bu alanlardaki yetkilerini, sırasıyla teoloji, bilim ve politikaya bırakmıştır. Dahası her yetki kaybında kendini de bir hizmetçi konumuna sürüklemiştir, yani teolojinin, bilimin ya da siyasetin hizmetçisi… vb…[3]

Felsefenin yetkileri, felsefenin yetkisizliğinde sona erecek şekilde açıkça akıp gitmektedir. (s. 33)

Bu noktada ilk sorumuz şu: Marquard’ın bu okuması doğru mudur? Yani “Felsefe, önemli olmanın özlemini çekmekte ve şu an gereksiz de olsa hâlâ önemli olduğunu unutamamakta” (s. 35) olan bir etkinlik midir? Bu şayet doğruysa, sürekli yetki kaybına uğrayan ve her meydan okuma karşısında bir hizmetçi konumuna sürüklenen felsefenin yapıcıları olan filozoflar için halen bir sorumluluktan söz edilebilir mi, ya da biraz farklı ve biraz da ironik bir şekilde –yani felsefece bir soru olarak– yetkisizlikle kuşatılmış bir sorumluluk kavramından söz edilebilir mi?

Soru 2.

René Descartes, Yöntem Üzerine Söylem’de tüm insanların genel iyililiğine (le bien général de tous les hommes) katkıda bulunma yönünde bir sorumluluktan/yükümlülükten söz eder (VI, 2)[4]. Ve bu genel iyiliğin şimdiki zamandan daha ileriye uzanması noktasında şimdiki zamanı göz ardı etmek gerektiğini vurgular. Bizzat, filozofun ifadelerini aktarmak gerekirse;

… herkesin elinden geldiğince başkalarının iyiliğine katkıda bulunma yükümlülüğü altında olduğu ve hiç kimseye yararlı olmamanın sözcüğün tam anlamıyla değersiz olmak olduğu doğru olsa da, kaygılarımızın şimdiki zamandan daha ileriye uzanması gerektiği de doğrudur, ve bizden sonraki kuşaklara çok daha fazla yararlı olacak başka amaçların yerine getirilmesi söz konusu olduğunda, yaşayanlara kimi yararlar getirebilecek birçok şeyi göz ardı etmek gerekebilir. (VI, 4)

Sorumuz şu: Filozofların şimdiki zaman ve geleceğe ilişkin sorumlulukları birbirinden ayrıştırılabilir mi? Ya da burada Descartes’ın yaptığı gibi bir önem sırasından ya da öncelikten söz edilebilir mi? Şayet söz edilebilirse öncelik hangisindedir?

Soru 3.

Bu sorumuz, Karl Marx’ın Feuerbach Üzerine ünlü 11. teziyle ilgili:

Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır, [oysa] önemli olan onu değiştirmektir.

Üzerine pek çok tartışma yaratan bu sözü nasıl okumak gerekir? Burada Marx’ın sözünü ettiği dünya, filozofların dışlandığı bir dünya mıdır, yoksa filozofların değiştirmekle yükümlü kılındığı bir dünya mı?

Soru 4.

Son sorumuzu düşünceleri kadar yaşamsal tercihleri konusunda da 20. yüzyıl felsefe dünyasını en çok meşgul eden isim olan Martin Heidegger’in Der Spiegel’le yaptığı ve ölümünden sonra yayımlanan ünlü röportajından hareketle sormak istiyoruz.

Heidegger, bu röportajın bir yerinde felsefenin dünyanın mevcut durumunu bir anda değiştirecek bir etki üretemeyeceğini belirtir (s. 29)[5]. Bununla birlikte, pek de iç açıcı olmayan dünyanın mevcut durumundan bir kurtuluş olanağı yaratmak için, hazır olma durumunun hazırlanışının bir ilk yardım olabileceğini vurgular. Gelgelelim filozof, çerçeveleme (ge-stell) saltanatı altında bulunan mevcut dünyada, insanın kendisinin egemen olmadığı bir gücün denetimi altında olduğunu belirterek, artık felsefenin sonuna gelindiğini de söyler. Ve nihayetinde felsefenin yerini sibernetiğin aldığından söz eder (ss. 30-31).      

Bu noktada son sorumuz şu: sözü edilen filozofun iddiasına göre, felsefenin yerini alan sibernetik bilindiği gibi eski Yunancada “dümenci” anlamına gelen “kybernétes” sözcüğünden gelir. Doğal olarak bu yönde yapılan bir saptama, bizzat sibernetik sözcüğünün kökensel çağrışımlarından kaynaklı olarak, dünyanın mevcut durumundan kurtuluşu ancak ve ancak bir kurtarıcıyla mümkün kılmakta olan bir düşünceye götürür. Nitekim Heidegger, bu noktada kendisinin bir filozof olarak hiçbir şekilde yardım edemeyecek bir figür olduğunu vurgular (s. 34) –fakat yine de bir kurtarıcıyla bir şeylerin mümkün olabileceğini de belirttiğini biliyoruz[6]. Şu halde, Platon’dan beri gelen bir geleneği dışlayarak, yani bir kral, bir kurtarıcı ya da bir tür peygamber konumunu talep etmeden dünyanın mevcut durumuna ilişkin filozofların yapabileceği hiçbir şey yok mudur? Daha yerinde bir ifadeyle, kurtarıcısı olmayan bir kurtuluşu gerçekleme adına filozoflar hiçbir şey yapamaz mı? Kurtarıcısız kurtuluş, söz konusu olamaz mı? 


[1] Sözgelimi TDK sözlüğünde “sorumluluk” kavramı şu şekilde tanımlanmakta: Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet.

[2] Marquard, Odo; İlkeselliğe Veda-Çoktanrıcılığa Övgü; çev. Şebnem Sunar; Sarmal Yayınevi; İstanbul 1995. Soru metni boyunca alıntı yapılan ve çeşitli göndermelerde bulunulan konferans metni Yetkisizliği Karşılama Yetkisi Mi? başlığı altında ilgili kitabın içinde 29-44. sayfalar arasında bulunmaktadır.

[3] Marquard, bu ifadeleri Latince kullanmayı tercih etmiştir: Ancilla theologiae – Ancilla scientiae – Ancilla emancipationis. Bilhassa son kullanımın Türkçede bir karışıklığa yol açmaması için bizler bağımsızlık, özgürlük ya da kurtuluş hizmetçisi gibi bir çeviri yerine siyaset hizmetçisi demeyi uygun bulduk.

[4] Türkçede pek çok farklı çeviri bulunması nedeniyle, ilgili esere ilişkin alıntılar ve gönderiler, eserin bölümleri roma rakamları, bölüm içindeki maddelemeler ise normal rakamlarla gösterilecek şekilde belirtilmiştir.

[5] Heidegger, Martin; Profesör Heidegger, 1933’te Neler Oldu?; çev: Turhan Ilgaz; YKY, İstanbul 1993. Soru metni boyunca yapılan alıntılar ve göndermeler bu çevirideki sayfa numaraları belirtilerek yapılmıştır.

[6] Sözgelimi filozof bizzat alıntı yapılan eserde de geçtiği gibi, “Tezler ve fikirler varlığınızın kuralları olmasın. Alman gerçekliğinin bugünü ve geleceği ve onun yasası, yalnızca ve bizzat Führer’dir.” (s 16-17) şeklinde bir cümle de dile getirmiş ve bu şekilde bir kurtarıcıyla her şeyin düzelebileceği kanaatini hiç olmazsa belirli bir süre bünyesinde taşımıştır.

Filozofların Sorumluluğu

Etkinlik Künyesi

Düzenleyenler

  • Felsefe Kültür Sanat Derneği
  • Çankaya Belediyesi

Konuşmacılar

  • Prof. Dr. Ertuğrul Rufayi Turan | Ankara Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
  • Prof. Dr. Nami Başer | Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi

Tarih ve Saat

  • 19 Kasım 2016 Cumartesi | 14.00

Adres

  • Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi | Gülten Akın Salonu